Bir önceki  makalemizde  ticaret şirketlerinin,  bilhassa Türkiye’de  en çok  rastlanan şirket türü olarak Limited Şirket ve Anonim Şirketlerin büyük  çoğunluğunun diğer dünya örneklerinde oldukları gibi  aile  şirketlerinden müteşekkil olduğunu, ama  dünyadaki emsallerinden  farklı olarak  kar dağıtımı yapmadıklarından bahsetmiştik. Yani  girişimci,  her ne hikmetse ticaretin veya  imalatın tüm risklerini üstlenmekte, işletme  için yer temin etmekte, iş gücü tedarik etmekte, makine ve ekipman satın almakta, tüm  bu işler için de kafi  derecede sermaye koymakta,  ancak  bunun karşılığı olan kar  payını  almadığını  ifade etmiştik.

Ancak girişimcinin, mali  tablolarda kar dağıtımından pay almıyor olması,  vergi hukukunun  ve  ticaret hukukunun felsefesine  aykırı ve  iktisat  teorisinin  yaklaşımıyla  örtüşmeyen bir olgu olduğunu,  bu teorik uyumsuzluk ve  aykırılıkların   sadece akademik  bir tez çalışmasına konu olacak  mahiyette  olmadığını Maliye  Bakanlığının  da bu işe taraf olduğunu  izah etmiştik. Keza, “Şunu  net olarak ifade  edeyim ki yakın  gelecekte işletmelerde kar dağıtımının yapılmıyor olmasını  Maliye  Bakanlığı  öncelikli gündem maddesi  yapacaktır. Nitekim  bunun  bir takım emarelerini de  görmeye  başladık. Şöyle ki, Maliye  Bakanlığı yakın geçmişte,  lüks araç  sahiplerinin bir  kısmının daha  önce  hiçbir  gelir beyanlarının olmadığını, ancak  lüks  araç satın aldıklarından yola  çıkarak  haklarında  vergi  incelemesi  başlattı.” demiştik.

Elbette Maliye  Bakanlığı   uzun yıllar önce  yürürlükten kalkmış olan,  hatta yürürlük şansı bulmadan mülga olan “Nerden Buldun Yasasını” referans alarak  bu incelemeleri  başlatmayacağını, zaten mer’i olmayan , yani  yürürlükten kalkmış olan bir  yasa hükmüne  istinaden bir  vergi  incelemesi yapmayacağını,  Bakanlığın bu incelemelerde  bir  anlayış  değişikliğine gittiğini, harcama bazlı bir denetim yöntemi  seçtiğini ve   doğrudan kayıt dışı  bir  gelirin tespiti refleksi ile  hareket etmeden  ve  tabir caiz ise tersten hareketle,  harcamadan  yola çıkarak kayıt dışı geliri sorguladığından bahsetmiştik

Diğer ülkelerde olduğu  gibi  Türkiye’de de şirketlerin kahir  ekseriyetinin  aile  şirketlerinden oluştuğunu, ancak  ülkemizdeki şirketlerin Dünya  örneklerinden  farklı olarak  ;  kar dağıtım kültürünün  olmadığını söylemiştik.

Keza, Vergi  Hukukunun ve Ticaret  Hukukunun ihdas felsefelerine  baktığımızda; bir  ticari faaliyetin temel  gayesinin kar elde etmek  olduğunu,  kar  amacının,  ticari  faaliyeti dernek,  vakıf,  sendika  gibi sosyal  faaliyetlerden  ayırdığını, ayrıca iktisat teorisine  baktığımızda  dört  üretim  faktöründen  bir olan  girişimciliğin  mükafatının kar payı olduğunu  ifade etmiştik.

Öte yandan,  şirket ortaklarına, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı da  dağıtılmadığını, dolayısıyla şirket ortaklarının ne yiyip içtiği, nasıl  geçindiği gibi  soruların  cevapsız  kaldığını belirtmiştik.

Diğer yandan  şirket ortaklarının yüksek kredi kartı  harcamalarının  sorgulanabileceğini, harcamalarının niteliğinin  araştırılabileceğinden söz etmiştik.

Bahse konu  makalemizin bu  dergide yayınlanmasından  kısa  bir  süre  sonra,  bahsettiğimiz,  öngörmüş  olduğumuz tüm  riskler tezahür etti. Maliye  Bakanlığı on bin şirket ortağına Vergi Müfettişleri   marifetiyle  davetiye  gönderdi  ve inceleme alt  yapısı oluşturuldu.

Vergi  Müfettişleri , şirket  ortaklarıyla yüz yüze  görüşerek,  şahsi  banka hesap  hareketleri ile  kredi  kartı harcamalarından oluşan tablolar üzerinden işlemler  yürüttü. Tüm  şirket otaklarından kredi  kartı  dökümü ile  şahsi  banka  hesap  ekstreleri talep edildi. Doğrusu  hem Vergi Müfettişleri ilk kez  böyle  bir  inceleme yapıyordu,  hem de şirket ortakları da  ilk kez  kredi kartı  ekstreleri ile   şahsi  banka  ekstrelerinin  hesabını  veriyordu. Bu  yöntem  değişikliği her  kesi şaşırtmıştı  ama  iş verenleri de hayli  zor duruma  sokmuştu.

Nitekim şirket  ortaklarının  bu  güne  kadar olan algısı,  şahsi  kredi  kartı harcamaları ile bireysel  banka  hesap ekstrelerinin mahremiyet  arz ettiği  yönündeydi. Burayı dokunulmaz  bir alan olarak  görüyorlardı. Oysa ki  bu  konudaki  tabular tamamen  yıkıldı,  dokunulmaz olarak  algılanan ve  mahrem olarak  görülen şahsi harcama ve para  transferleri tek tek ortaya  döküldü.

Şirket ortağı, şahsi  olarak  bir  araç veyahut  gayri  menkul satın almışsa bunun kaynağının ne  olduğu,  bu  paranın nasıl temin edildiği dahi  soruldu. Dolayısıyla, şirket ortakları  için bir  ezber  daha  bozulmuş oldu. Maliye  Bakanlığı  da klasik inceleme yöntemlerini   değiştirerek yeni  bir  cephe  açmış oldu.

Peki  Maliye  Bakanlığı ne  soruyor ve  neyi  öğrenmeye  çalışıyordu? Daha  önceki makalemizde  değindiğimiz  gibi  Maliye  Bakanlığı Vergi Müfettişleri marifetiyle şirket  ortaklarının  harcamalarının kaynağını, buna  ilişkin gelir  kaynaklarını,  bu paranın şirketten gayri  resmi  çekilip  çekilmediğini öğrenmeye  çalışıyordu.

Vergi Müfettişleri  şirket ortaklarının  harcamalarını   ve  gelirinin kaynaklarını sorgularken aşağıdaki soru  silsilesini  soruyorlardı.

İlk  soru; Düzenli bir gelirlerinin  bulunup  bulunmadığı  soruluyordu. Tabi  ki bu  soruda   kredi  kartı  harcamaları ile yaptıkları  para transferinin temel  kaynağı  sorgulanıyordu. Akabinde   bu  soruya paralel olarak ; Kazanç  getirici faaliyetlerin neler olduğu soruluyordu. Yani düzenli bir gelirinizin olması  yetmiyor, kazanç  getirici faaliyetlerin neler olduğu da ayrıca  soruluyordu.

Peşinden, elde ettiğiniz gelirlere ilişkin  vergisel  yükümlülükler hakkında bilgi  sahibi misiniz diye  soruluyordu. Bu  sorudan da  maksat bir  çok  gelir  unsurunun  beyana  tabi olduğu , bunun için ayrıca  şahsi olarak mükellefiyet  tesis edilmesi  gerektiği ve  şirket ortağının bundan haberdar olup olmadığı sorgulanıyordu.

Bilindiği üzere şahıs mükellefler için yedi  gelir  unsuru vardır  ve bu  yedi gelir  unsurunun tamamı  Gelir  Vergisine tabidir. Bu manada şirket ortağının  bu  yedi  kazanç  unsurundan hangilerine  sahip olduğu ve  böylece  bu  kazanç  unsurlarının beyan edilip edilmediği tek  tek  soruldu. Bu çerçevede;

Ticari Faaliyetiniz  varsa  açıklayınız.

Zirai  Faaliyetiniz  varsa  açıklayınız.

Herhangi  bir  yerden ücret alıyorsanız işveren  vergi  kimlik  numarası  ve ünvan  bilgilerini  belirtiniz.

Serbest Meslek Faaliyetiniz varsa  açıklayınız.

Gayrimenkul Sermaye İradı elde ediyorsanız  açıklayınız. Burada  kast edilen  konut ve iş yeri kira  gelirinin olup olmadığının tespit edilmesidir.

Menkul Sermaye İradı elde ediyorsanız açıklayınız. Bu sorudan da  maksat banka mevduat faizi  ve ile şirket  kar payı  gelirinin olup olmadığının tespit edilmesidir.

Diğer Kazanç ve irat elde  ediyorsanız açıklayınız. Bu  soru ile  de  süreklilik arz  etmeyen  bir  takım kazanç  ve iratların varlığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

Bu  soruların akabinde  can  alıcı  sorular gelmeye  başlıyor. Ortak olunan şirketlerden  size  para transferi  yapıldı mı? Bu  soru ile şirket  ortağının  kar dağıtımı  dışında  fiilen vergisiz  bir şekilde şirketten para  çekip çekmediği tespit edilmeye  çalışılıyor. Şunu  açıkça  belirtmek isterim ki  bu  husus  Maliye  Bakanlığının hiç de haz etmediği  bir  durumdur.  Şirket  ortağı  şirketin  paralarını  şahsına transfer  edemez.  Bunun yolu vergi  sonrası kar  dağıtımı yapılmasıdır. Böylece  bu  sual ile  belirtilen  sakıncalı durumun olup olmadığı  tespit edilmeye  çalışılıyor.

Yukarıdaki  sorudan  sonra da bir  önceki    makalemizde ısrarla  değinmiş olduğumuz kar  dağıtımı  soruluyor. Ortak olunan şirket ve/veya şirketlerden kar  payı  alındı mı? Varsa  vergi  kimlik  numarası ve  ünvanını belirtiniz. Bakanlık kar  dağıtımını o kadar  önemsedi ki peş peşe kar  dağıtımına  ilişkin sorular  sormaya  devam etti.

Ortak olunan şirket ve/veya  şirketlerden  en son ne  zaman kar payı  aldınız?  Bu soru ile  de şirket  ortaklarının kar payı dağıtımına girip  girmedikleri,  işletmelerinde  böyle  bir  kültürün olup olmadığı,  bunun  süreklilik arz edip etmediği ortaya  konulmaya  çalışılmaktadır.

Kar  dağıtımına  ilişkin diğer  bir  soru ise  ortak olunan şirketlerde  en son ne  zaman kar  dağıtımına ilişkin karar  alındı? Bu  soru ile  kar  dağıtım kararı  alınıp  henüz fiilen dağıtılmayan kar paylarının olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Diğer  bir  soru ise; ortak olunan şirketlerden ücret,  huzur hakkı, pirim , tazminat vs  alındı mı? Bu  soru ile  de özellikle bir  önceki  makalemizde  belirtmiş olduğumuz şirket  ortaklarına  huzur hakkının  verilip  verilmediği  hususu tespit edilmeye  çalışılmaktadır. Zira ,  her  işletmede  en az aylık 100.000 TL huzur hakkı  dağıtılmasını  tavsiye  ettiğimizi  ısrarla  vurgulamıştık.

Ortak olunan şirketlere borcunuz  var mı? Bu  konuya  ilişkin olarak da  önceki makalemizde ; Şirket ortağının şirketten gayri resmi almış olduğu paranın ; şirket  kasasında görünüyor olması ( muhasebe  diliyle 100 Kasa Hesabı yüksek ise) veya şirket ortağının  şirketten borç almış olmasının ( 131 Ortaklardan Alacaklar hesabı çalışmış ise)  başlı başına  vergi  inceleme  sebebi olduğunu  söylemiştik. Nitekim  hem bu  soru  seti kapsamında hem de ,  şu  an  Vergi  Dairelerinde  müfettişlerce  yapılan teftiş/denetim çalışmaları kapsamında  mükelleflere  yazılar  gönderilmektedir. İş bu  yazılar ile şirket kayıtlarında   kasa  hesabının neden bu kadar yüksek olduğu ve şirket ortağının şirketten  neden para  aldığı  hususları  bizatihi  incelenmektedir.

Dolayısıyla  riskli gördüğümüz  bu  konulara ilişkin incelemeler de yazımızın yayından üç  ay  sonra  mükelleflere   tebliğ  edilmeye  başlanmıştır. Bu durum da   göstermiştir  ki, yayınlamış olduğumuz   uyarı  mahiyetindeki  bir  çok yazının  nazar-ı  dikkate  alınması son derece mühimdir.

Diğer  bir soru ise ortak olunan  şirketten alacağının olup olmadığıdır. Bu soru ile şirket  ortağının  çeşitli  vesilelerle  şirkete  borç verip şirketten alacaklı durumda olup olmadığı  tespit edilmeye  çalışılmaktadır. Şirket ortağının şirketten para alması yani  borçlanması  inceleme  sebebi iken şirket  ortağının şirketten alacaklı olmasının böyle  bir  sakıncası  bulunmamaktadır. Eğer  ki  şirket ortağı  şirketten alacaklı olduğu için  şirketten kendisine  para  transferi  yapılmışsa  bunun da tespiti yapılmış olacak ki,  keza  vergi  kanunları  karşısında  bunun da  herhangi  bir  sakıncası  bulunmamaktadır.

Ortak olduğunuz şirketlerden olan alacaklarınıza  kur  farkı  veya  faiz işlettiniz mi  diye  soruyorlar. Keza  daha  önceki  makalemizde  de  belirttiğimiz  üzere şirket ortakları prensip olarak şirkete  borç  vermez  yeterli  sermaye  koyar ve karşılığında  kar payı alır.  Ola ki  ani  sermaye  ihtiyacı  olmuşsa  da,  vermiş olduğu  borç  paralara  faiz  veya kur  farkı işletip işletmediği tespit edilmeye  çalışılıyor. Nitekim  sermayenin üç  katını  aşan bir  borç verme  olayı  vergi  kanunlarımızca  “örtülü  sermaye”  olarak nitelendirilmiş  ve  bu durumda  verilen borç  para için ,  faiz  ve  kur  farkı işletilip  gider  yazılamayacağı  açıkça  belirtiliştir.

Şirket  kredi kartlarının  şahsi  harcamalarda  kullanılıp  kullanılmadığı  soruluyor. Bilindiği üzere şirket  kredi  kartlarının şirket ortakları  veya  aile  bireyleri tarafından  şahsi  harcamalarda  kullanılması  kanunlara  aykırıdır. Bu  aykırılığın olup olmadığı tespit edilmeye  çalışılıyor.

Şahsi banka  hesaplarınızda  ortak olduğunuz  şirketler adına  yapılan işlem var mı?  diye  soruluyor. Burada  da  şirket hesapları ile  ortak  hesaplarının prensip olarak  ayrı  tutulmasını  tavsiye  etmekteyiz.

Diğer  bir  soruda mahrem  zan edilen alana  doğrudan girilerek ,  şirket  ortaklarının  yüksek  tutarlı  harcama yapılan alanlarının  neler olduğu soruluyor. Böylece harcama  bazlı  denetime  de yumuşak bir  geçiş  yapılarak, şirket ortaklarının dokunulmaz addettiği  bireysel  harcama  alanı  sorgulanmaya  başlanıyor.

Ayrıca, harcamaların kaynağına  ilişkin  açıklamaların neler olduğu  sorulmaktadır. Ancak  ne  yazık ki,  kar  dağıtımı,  huzur hakkı gibi  yeterli ve  geçerli  bir izah yoksa  bu  alana  verilecek  çok bir  izahat da  bulunamamaktadır.

Kredi  kartı  harcamalarınızın tamamı şahsi mi  yoksa şirket için de kullanılıyor mu? Bu soru ile  şirket  ortağının kredi  kartının  acil şirket ihtiyaçları için kullanılıp  kullanılmadığı tespit edilmeye  çalışılmaktadır. Kullanıldıysa da  izahı ve ispatı istenmektedir.

Başka  bir  soru ise şahsi kullanımınızda olup  başkasının adına kayıtlı  menkul  veyahut  gayrimenkulün olup olmadığı  sorulmaktadır. Burada  da  resmiyette  görünmeyen  fiili bir  gelir  kaynağı  var mı, o  husus tespit edilmeye  çalışılmaktadır.

Yukarıdaki  soru  seti ile bir  önceki  makalemiz  bir  kez daha  okunduğunda öngördüğümüz  risklerin  nasıl  tezahür  ettiği, bahse konu  alanların  ne kadar  hayati  önem  arz ettiği, vergisel konulara ilişkin mahrem  alanın kalmadığı, bireysel  harcama ve  tasarrufların da  tamamen sorgulanır  bir  duruma  geldiği, şirketlerde kar  dağıtımı ile  huzur  hakkının  mutlaka  yapılması  gerektiği açık  bir  şekilde  anlaşılacaktır.

Faydalı olması dileğiyle…