Bir genç neden hayal kurmaktan vazgeçer? Neden geleceği ile ilgili heyecanlanamaz? Neden başarılı olabileceklerine dair umut taşımıyorlar?

Lise ve üniversite sınavına hazırlanan pek çok genç geleceğe dair kaygı yaşıyor.  Onu nasıl bir geleceğin beklediğini hayal edemiyor ya da daha doğrusu umut dolu bir heyecan taşıyamıyor. Sanki genç yetişkinliğe adım atmalarının heyecanını değil başaramamanın ve geleceğin belirsizliğinin kaygısını yaşıyorlar.

Yorgun, kaygılı ve umutsuz bir nesil mi yetiştiriyoruz? Eğer öyleyse belki de kaygılanması gereken hayatının henüz daha 15-20 yılını yaşamış gençler değil biz olmalıyız…

Bir sınava hazırlanmak artık sadece “bilgi öğrenmek” değil. Aynı zamanda çevreden gelen beklentileri karşılamak, aileyi mahçup etmemek, arkadaşlardan geri kalmamak, bir yandan da kendi içindeki “yeterli olma” savaşını kazanmak. Bu kadar yükün altında, gençler yavaş yavaş hayallerinden uzaklaşıyor. Artık ne olmak istediklerini değil, ne olmaları gerektiğini düşünüyorlar. Çünkü belki de yıllardır başkalarının beklentilerini taşımaktan kendi sesini duyamamaya başlamış olabilir. Belki her düşündüğünde “Ama bu işte para yok”, “O mesleği kazanmak çok zor”, “Bunu istiyorsan daha çok çalışman gerekir” gibi cümlelerle karşılaştığı için hayalini söylemeye bile çekiniyordur. Gençlerin ne olmak istediklerini bilmemesi, çoğu zaman bir yönsüzlük değil, sessiz bir korunma çabasıdır. Çünkü bazen gençler, hayal ettiklerinde kırılmaktan korkarlar. Kırılmamak ve kendini korumak için ne istedikleri değil ne olmaları gerektiği önem kazanır, ne kadar para kazanmaları gerektiği, hangi liseyi ya da üniversiteyi kazanırlarsa geleceklerini garanti altına alabileceklerini düşünürler. Üniversite sınavını kazanmak için verdikleri çabanın ardından, onları buna değer bir hayatın beklediklerinden emin değiller. Çünkü hayal kurmak ve umut etmek için güven gerekir. Güven duygusu ise yalnızca çalışmak ve başarmakla ilgili değil. Koşulsuz kabul görmekle, hatalarının anlayışla karşılanmasıyla, yaşadıkları toplumda değerli olacaklarına ve adaletli şekilde değerlendirileceklerine inanmalarıyla mümkün.

Gençler artık sadece yoruldukları için ya da kuşak farkından değil, kendilerini ait hissetmedikleri bir yarışta oldukları için tükeniyorlar.

‘Kendin için değil, sistem için yaşa.’

Sistem için yaşamayı kabul etmekten çok daha fazla sorgulayan bir zihne sahipler. O halde gençler güven duygusu hissetmeden geleceğe dair umut dolu bir çaba gösteremeyebilir. Gençler hayal kurmaktan bir anda vazgeçmezler. Bu, zamanla biriken duyguların, kırılan umutların, duyulmayan ihtiyaçların bir sonucudur. Ve çoğu zaman farkında olmadan biz yetişkinler bu sürecin bir parçası oluruz.

Gençlerin Hayatına Dokunan Tüm Yetişkinlerin Sorumluluğu Büyük

·       Geleceğin karanlık olmadığına dair umut beslemelerini sağlamalıyız. Değişen dünyayı, toplumları, çabanın her zaman kazandığını bilmeye ihtiyaçları var. Hangi bölümde daha az mezun olduğundan çok, her bölümden mezunun çok olduğunu ancak fark yaratmanın, çabanın hep kazandığını anlatmalıyız.

·       Sadece başardıklarında sevildiklerini düşünmemeliler. Deneme sınavlarına verdiğimiz tepkiler kadar, merak ettiği sorduğu sorulara, ilgi alanlarına da pozitif tepkiler vermeliyiz. Ne kadar eğlenceli olduğuna ya da ne kadar güzel yemek yaptığına da deneme sınavları kadar tepki verebiliyor muyuz?

·       Hatalarının bedelinin ağır olduğunu değil, her zaman yeni çözümlerin olduğunu öğrenmeliler.

·       Ülkede yaşanan belirsizlikler ve ekonomik kaygıları onlara yansıtırken karanlık bir gelecekten değil; umut dolu bir sesin cesaretinden bahsetmeliyiz. Çünkü bazen tek bir örnek, tek bir cümle bir gencin umudunu geri getirebilir.

Gelecek; keşfetmek, üretmek ve büyümek demektir, dayanılması gereken bir belirsizlik ve adaletsiz bir dünya değil…