Bu yıl Türkiye, akıl almaz büyüklükte ve yürek sızlatan yangınlarla karşılaştı. İzmir’den Hatay’a, Mersin’den Muğla’ya, yangınlar sadece ağaçlarımızı değil; kentlerimizi, köylerimizi, gönüllerimizi de yaktı. 

Yangınlar sonucu iki kişi öldü ve 50 binden fazla kişi tahliye edildi. Yangınlardan dolayı 80 bin hektardan fazla alan kül oldu ve yerleşim yerlerine yangınlar sıçradı. Çıkan yangınlardan en çok etkilenen il İzmir'de26 bin 260 hektarlık alan kül oldu. Bu alan İzmir'in Buca ilçesinin iki katı büyüklüğüne sahip. Şimdiye kadar 44 farklı şehirde orman yangını çıkmasına rağmen yanan 80 bin hektarın dörtte biri İzmir'e ait.

Ben de bu yangınların olduğu dönemde İzmir’deydim. Yeşil örtünün cayır cayır yandığına, hem ağaçların hem de hayvanların çığlıklarına şahit oldum. Gaziantep ve bölgede yaşanan 6 Şubat depreminden sonra bu yakım bu yıkım beni çok üzdü. 

Sevgili okuyucum, küllerin arasında yolunu arayan bir ağaç fidanı gibi düşün kendini: nazikçe ama cesurca toprakla temas eden köklerin, takip eden yıllarda bütün vadide oksijenle dans edecek…

Yangın sadece ormanı değil, umudu da yakar. Ama  bir nefes de sen taşırsan, o umut yükselir.

Felaketlerin  orta yerinde filizlenen en büyük umut: “toplumsal dayanışma”. Yangınlarla mücadele artık sadece devletin işi değil; halkın, STK’ların, yerel liderlerin, kadın ve erkeğin el ele verdiği bir seferberlik sahnesine dönüşüyor. 

 “Yangının ardından ne yapacağız?” demek yerine, “Nasıl baştan durdururuz?” diye sormak gerek.

Ne yapabiliriz?

Çöp bir çalı büyülü bir nefes olabilir; her plastik, her istifli dal bir yangına davetiye çıkarır.

“Orman Benim” kampanyalarına katılabilir, çöp-yanıcı atık temizliğine destek olabiliriz.

Sosyal medyada çağrı yaparak farkındalığı artırabiliriz.

İlgili Sivil Toplum Kuruluşlarına orman yangını gönüllüsü olmak için başvuru yapıp, sahada aktif olmak için eğitimlere katılarak ilk adımı atabiliriz.

Çocuklar için “Küçük Orman Bekçileri” atölyesi düzenleyebiliriz : fidan dikmek, çöp toplamak, “yeşil vatan” dersi  gibi etkinliklerle.

Sevgili Küçük Orman Bekçileri,

Bu masalın gerçek olması senin elinde. Küçük bir çalı, bir çöp parçası, bir gönüllüye dönüşen damla… Hepsi bir umut fidanı eker. Bir zaman sonra, güzel ülkemizin yeniden mavi gökyüzü, yeşil vadiler ve kuş cıvıltılarıyla dolduğunu görmek, hepimizin kalbini titretecek.

Düşün: senin diktiğin minik bir fidan, ağaç olduğunda gölgesinde çocuklar koşacak; senin çöp topladığın orman yolunda kuşlar yeniden şarkı söyleyecek. Bu masalı birlikte yazalım. Her gönüllü, her fidan, her imza bir kahramanın adımıdır.

Küller içinde kaybolan bir masal değil, küllerden doğan gerçek bir masal bu.
Sen de o masalın kahramanı ol. Gel, birlik olalım, umut fidanlarımız bizlerle yeşersin.

Gelin; kampanyalarla, gönüllülükle, eğitimle bu masalı hayata geçirelim. 

Her fidan bir nefes, her gönüllü bir kahraman. 

Sağlıcakla kalın..