Tarihi bir yapıyı modern yaşam alanına dönüştürerek ödüllerle taçlandıran Mine Özmen ile Hışvahan’ın geçmişten bugüne uzanan öyküsünü ve FIRIN’O’nun lezzet sırlarını konuştuk.
Gaziantep’in kültürel mirasına gastronomiyle yeni bir boyut kazandıran Mine Özmen, Hışvahan ve FIRIN’O’nun hikâyesini, iş dünyasında kadın girişimciliğini ve başarı sırlarını bizimle paylaştı.
-Hışvahan’ı ilk keşfettiğinizde burası sizde nasıl bir his uyandırdı? Bu projeye başlama süreciniz nasıl gelişti?
Hışvahan’ı ilk kez gördüğümde kalbimin hızla attığını hatırlıyorum. Tarihi yapının içinde gezinirken taş duvarlara dokunmak, zamanın neredeyse durduğu bir ana tanıklık etmek gibiydi. Sanki geçmişin ruhu hâlâ oradaydı. O an, buranın sadece restore edilmesi gereken bir yapı değil, aynı zamanda geçmişle bugünü buluşturacak bir yaşam alanı olması gerektiğini hissettim.
Bu hissin peşinden gitmek, büyük bir sorumluluk ve cesaret gerektiriyordu. Ama içimde yanan bir ateş vardı; bu mekâna hayat vermek, şehrin tarihine yakışır bir şekilde bugüne taşımak istiyordum. Süreçte hem mimari hem de kültürel açıdan birçok uzmanla çalıştık. Hışvahan sadece bir restorasyon projesi değil, bir hayalin vücut bulmuş hali oldu benim için.
-500 yıllık tarihi bir yapıyı modern bir işletmeye dönüştürmek büyük bir sorumluluk. Restorasyon sürecinde sizi en çok zorlayan veya duygulandıran an neydi?
En duygusal anlardan biri, yapının ilk dönemine ait bazı dokuların tesadüfen ortaya çıkmasıydı. Örneğin, avlunun bir köşesinde yüzyıllardır gün yüzü görmemiş bir duvar deseni açığa çıktı. O an, zamanın içinde bir mektup almış gibi hissettim.
Zorlayıcı kısım ise elbette yapı bütünlüğünü bozmadan modern konforu sağlamaktı. Isıtma, altyapı, mutfak sistemleri gibi detayları entegre etmek çok titiz bir mühendislik ve estetik bakış gerektiriyordu. Ama her zorlukta kendime “Bu yapı 500 yıl ayakta kaldıysa, bizim saygılı dokunuşlarımızla çok daha uzun yaşayabilir” demeye devam ettim.
-Hışvahan, açıldığı günden bu yana birçok ödüle layık görüldü. Sizce bu başarının arkasındaki en önemli faktörler neler?
İnanıyorum ki her büyük başarı, bir tutkuyla başlar. Biz sadece bir mekân açmadık; bir ruh, bir hikâye, bir deneyim sunduk. Bu başarının temelinde öncelikle işimize duyduğumuz sevgi yatıyor.
Hışvahan’da hiçbir şey tesadüf değil. Menümüzden mimari detaylara, kullandığımız malzemelerden çalışanlarımızın enerjisine kadar her şeyin bir bütün oluşturmasına özen gösterdik. Misafirlerimiz sadece yemek yemiyor, zamanda bir yolculuğa çıkıyor. Bu özgünlük ve detaylara olan saygı, ödül-lerin ötesinde insanların kalbinde yer bulmamıza sebep oldu.
-Gaziantep’in kültürel mirasına katkıda bulunmak sizin için ne ifade ediyor? Hışvahan, şehrin turizmi ve gastronomisine nasıl bir katkı sağladı?
Gaziantep, gastronomi açısından zaten bir dünya markası. Ancak bu zenginliği hak ettiği zarafetle sunmak benim için çok kıymetliydi. Hışvahan, sadece lezzet sunan bir mekân değil; aynı zamanda bir kültür elçisi.
Burada bir yemek yediğinizde, aslında geçmişin ustalıklarını, geleneklerini ve ritüellerini de tadıyorsunuz. Turistlere ve şehri keşfetmeye gelenlere Gaziantep’in başka bir yüzünü sunuyoruz. Sessiz, dingin, rafine bir atmosferde şehrin tarihini ve mutfağını deneyimleme imkânı veriyoruz. Bence bu, bir şehir için büyük bir armağandır.
-Aile işletmesi olan FIRIN’O da gastronomi alanında önemli bir marka haline geldi. FIRIN’O’nun kuruluş hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
FIRIN’O’nun doğuşu, sade ama güçlü bir arzuyla başladı: “İyi ekmek.”
Evde denediğim ekşi mayalı ekmek tarifleriyle başlayan bu yolculuk, zamanla profesyonel bir mut-fak disiplinine dönüştü. Her gün daha iyi nasıl yaparız diye düşünürken, bir baktık ki etrafımızda bu ekmekleri merak eden, deneyimlemek isteyen bir kitle oluşmuş.
Bu ilgi, bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi. FIRIN’O, bir fırından çok daha fazlası haline geldi. Fransız usulü kruvasanlarımızdan özel un karışımlarımıza kadar her detayla hem sanatı hem bilimi bir araya getiren bir hikâye oldu.
-FIRIN’O, özellikle ekşi mayalı ekmekleri ve Fransız tereyağlı kruvasanlarıyla dikkat çekiyor. Sizce FIRIN’O’yu diğer işletmelerden ayıran en büyük fark nedir?
FIRIN’O’nun en büyük farkı, malzemeye ve sürece duyduğumuz sonsuz saygıdır.
Bir ekmeğin maya sürecinden fırına kadar olan her adımı bizim için bir seremoni. Kruvasanlarımızda kullandığımız Fransız tereyağı,unun kalitesi demişken Ülkemizin ve Dünyanın en inovatif ve niş unlarını üreten markamız Özmen unun birbirinden özel unları da emeğimize değer katıyor. Bunların hiçbirinden ödün vermeyiz.
Ayrıca ürünlerimize sadece teknik değil, duygusal bir bağla yaklaşıyoruz. FIRIN’O’da her ürün bir anlatıdır. Bir sabah kahvaltısını, bir tatili, bir anıyı temsil eder. Bu nedenle müşterilerimiz sadece ürün değil, duygu da satın alıyor.
-Başarılı bir işletmeci olmanın yanı sıra birçok güçlü iş kadınıyla da bağlantılarınız var. İş dünyasında kadınların daha fazla yer alması için neler yapılmalı?
Öncelikle kadınların iş dünyasında daha görünür hale gelmesi için rol modellerin önemine inanıyo-rum. Her güçlü kadın, başka bir kadının yolunu aydınlatır.
Eğitim, mentorluk ve dayanışma bu süreçte kilit unsurlar. Kadınların sadece desteklenmeye değil, aynı zamanda karar verici pozisyonlara getirilmesine ihtiyaç var. İş dünyasında çeşitliliğin her açıdan zenginlik kattığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle kadınlara sadece alan açmak değil, o alanda güçlenmeleri için sistematik destek vermek şart.
-Kadın girişimci olarak iş dünyasında karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Bu süreci nasıl aştınız?
En büyük zorluk, görünmez bariyerlerdi. Bazen bir toplantıda söylediklerinizin ciddiye alınmaması, bazen bir karar mekanizmasında sırf kadın olduğunuz için geri plana atılmanız…
Bu süreci aşmanın en etkili yolu, sabır ve istikrar oldu. Başarı bir anda gelmiyor, ama kararlılıkla yürüdüğünüzde sonunda sesiniz duyuluyor. Kendime ve vizyonuma olan inancımı hiç kaybetmedim. Zorluklara rağmen dimdik durduğumda, çevremdeki insanlar da bana daha çok güvenmeye başladı.
-Hışvahan’ı ve FIRIN’O’yu gelecekte nasıl bir noktada görmek istiyorsunuz? Uluslararası projeler ya da genişleme planlarınız var mı?
Hışvahan’ın bir gün uluslararası basında “mutlaka görülmesi gereken gastronomi duraklarından biri” olarak yer almasını hayal ediyorum. Bu sadece mekânın tanıtımı değil, Gaziantep’in kültürel zenginliğinin dünyaya açılması anlamına gelir.
FIRIN’O için ise yurt dışı planlarımız yavaş yavaş şekilleniyor. Fransız fırıncılığı ile Antep ruhunu buluşturduğumuz bu özgün konsepti global metropollerde deneyimletmek istiyoruz. Elbette her adımı özümüzden kopmadan, yerel üreticilerle çalışarak ve doğallığı bozmadan atmak önceliğimiz.
-İş hayatınızdan bağımsız olarak sizi tanımak istesek, Mine Özmen’i en iyi tanımlayan kelimeler neler olurdu?
Meraklı, disiplinli, estetik düşkünü ve duygusal.
Hayatımın her alanında bir şeyleri güzelleştirme arzum var. Bu ister bir tabak yemek olsun, ister bir mekan, ister bir ilişki… Güzellik benim için sadece dış görünüş değil; samimiyet, içtenlik ve derinlik demek. Aynı zamanda oldukça araştırmacı bir yapım vardır, öğrenmeyi çok severim.
-Yeni nesil girişimcilere, özellikle kadın girişimcilere en büyük tavsiyeniz ne olur?
Cesaret, tutkuyla birleştiğinde önünüzde hiçbir engel duramaz. Yeni nesil girişimciler için en önemli şey, sabırlı olmak. Hemen başarı beklemek yerine sürecin keyfini çıkarmayı öğrenmek gerekiyor. Kadın girişimciler içinse bir diğer önerim: Kendinize yatırım yapın. Bilginizi, çevrenizi, vizyonunuzu sürekli geliştirin. Ve unutmayın, başarının cinsiyeti yok; ama onun biçimlenmesinde sizin tarzınızın büyük payı var.
-Bugüne kadar hiç anlatmadığınız, Hışvahan veya FIRIN’O ile ilgili özel bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Hışvahan’ın ilk açıldığı gün, mutfakta servis başlamadan hemen önce, ekibimle birlikte kısa bir dua ettiğimizi hatırlıyorum. Hepimiz çok heyecanlıydık. O an bir yandan minnettarlıkla doluyken bir yandan da gözümden yaşlar süzülüyordu.
Çünkü biliyordum ki bu sadece bir restoran açılışı değildi. Bu, yıllardır içinde taşıdığım bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi. Ve bu hayalin içinde sadece benim değil, şehrin, geçmişin, ailemin ve ge-leceğin izleri vardı.