Değerli okurlarımız, bu sayımızda psikoloji alanında önemli çalışmalara imza atmış olan de-ğerli akademisyen Psikolog ve Yazar Prof. Dr. Acar Baltaş ile bir araya geldik.

-Stresle başa çıkmada en büyük hata sizce nedir?

Bireye mahsus, bir kişiye mahsus özgü bir hatadan söz edemeyiz. Çünkü stres dediğimiz bedenimizin bir tehlike veya tehdit karşısında verdiği ilkel tepkiden hayata uyum sağlamakta da bunu kullanıyoruz. Üç temel kaynaktan şekillenir.

Birincisi insan ilişkilerinden kaynaklıdır. İkincisi baskıdan kaynaklanabilir. Zaman baskısından, sizin dört tane bir saatlik üstesinden gelebileceğiniz iş vardır.

Ama sizin üç saatiniz veya iki saatiniz varsa o zaman ister istemez bir zaman baskısı yaşarsınız. Üçüncüsü de düşünce biçimimizden kaynaklanır. İnsanın kafası eğer kuruntu üretim fabrikası gibi çalışırsa, biz buna küf diyoruz baş harflerine alarak, o zaman bir stres kaynağıdır.

Tabii ki sadece zaman baskısı ve insan ilişkileri değil iş hayatını düşünürsek, aynı zamanda insanın beceri ve yeterliliklerinin üzerinde bir iş yapmaya çalışıyorsa, işin içindeyse o da bir stres kaynağıdır.

-O zaman şöyle yapacağız, küfe dikkat ederek kaçınamayacağız ama yönetmeyi kendimize ilke edineceğiz hocam.

-Küf tarafı öyle. Zamanımız açısından da böyle, öncelikleri belirlemek, bugünün dünyasında da en önemli becerilerden bir tanesi, diğer taraftan insan ilişkileri çok hayat. Çünkü insan ilişkileri tıpkı bir dağcının veya kaya tırmanıcısının çaktığı çiviler gibi, o çivilere tutunarak yükseliyoruz veya o çivilere basarak hayatta ve ayakta kalıyoruz. Doğrusu öyle.

Dolayısıyla bu açıdan çok önemli. Diğer tarafta, bütün bu sağlık furyasının, sağlıklı yaşama furyasının bütün bilgilerini ve bütün gerekliliklerini bir yana koyun, öbür tarafta eğer aile ilişkileriniz birinci halkada, yakın arkadaş ilişkileriniz sosyal çevrenizde ikinci halkada, üçüncü halkada da daha geniş çevredeki ilişkileriniz, yani bir kere karşılaştığınız süpermarketteki kasiyer veya elinden hizmet aldığınız bir servis elemanı veya arabasına bindiğiniz bir taksi şoförü dahil ilişkilerinizi iyi tutuyorsanız, bütün bu uzun yaşama, sağlıklı yaşama, galibiyet, iyilik endüstrisinin sunduğundan kendinize daha büyük bir yarar sunuyorsunuz. Gerekli faydayı oradan kendimize sağlıyoruz.

- Psikolojik dayanıklılığını artırmak isteyen biri, sizce ilk olarak ne yapmalı?

Bunlara kestirme formüller vermek kolay. Ancak benim içindeki zorlukları da göz önüne alarak dört ayak üzerine oturtmayı düşünürüm bunu.

Birincisi... Birincisi umut. Ancak umut, iyi düşünelim, iyi çağıralım, iyi olsun şeklinde bir şey olmaz umut. Umut, gelecekle ilgili olumlu beklentiler içinde olmak. Ancak bunun gerçekçi olabilmesi için, işte şimdi zor tarafı ilgili, bir, hedef. Evet.

İki, o hedefe giden bir yol, stratejik plan.

Üçüncüsü de eylem içermesi. Evet.

Dolayısıyla böyle olursa umut birinci ve en önemli arıyor. İkincisi olumlu tutum. Olumlu tutumu da iyimserlikle karıştırmamak lazım.

Çünkü iyimserlik, işte iyi düşünelim, iyi olsun. Kötü düşünüp kötüyü çağırmayalım. Evet.

Tam tersine, iyimser insanların daha erken öldüğüyle ilgili araştırmalar var. Neden diye düşünürseniz. Birincisi, hastalık işaretlerini daha geç değerlendiriyorlar.

Örneğin, Vietnam esir kampından kurtulan bir Amerikalı General Stockdale, kimler esir kampı koşullarına dayandı, ayakta kaldı sorusuna verdiği cevap şu;

Kimler dayandı, kimler dayanamadı. İyimserler dayanamadı. Neden? Çünkü bu Noel’de çıkacaklarını hayal ettiler.

Noel’de olmayınca Şükran gününde çıkacaklarını hayal ettiler. Şükran gününde olmayınca 4 Temmuz’da çıkacaklarını hayal ettiler. Ve bunların her biri olmadığı zaman da büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.

İkincisi, olumlu tutum. Olumlu tutum, enerjimizi olmuş olana değiştiremeyeceğimize vermek değil, olacak olana değiştirebileceğimize odaklamak.

Çünkü o zaman alternatifleri arıyoruz. O zaman içinde bulunduğumuz olumsuz koşullardan nasıl çıkabileceğimiz ve nasıl yararlanabileceğimizi, bu koşulları fırsata nasıl çevirebileceğimizi düşünüyoruz. Üçüncü ayak bu.

Üçüncü ayak, yılmazlık, başarısızlık, göze al. Düşmek, düştükten sonra kalkmak ve devam etmek. Bunun nihayetinde de bunları yaptığı zaman da kişi zaten bir yeterlilik duygusu kazandırıyor.

Geçmişte yaptım, bu tür zorlukların üzerinden geldim. Yine gelirim duygusu geliyor. Yani bu kendine güvenme içine alan ama güvenden farklı bir şey söylüyorum.

Çünkü kendine güvenen insanların büyük çoğunluğu sahip olmadıkları özelliklere sahip olduklarını düşünüyorlar veya var olacaklarına bakıyorlar. Yani bu dört ayak psikolojik sağlamlık açısından çok önemli.

-Peki şöyle, Facebook takipçilerimiz için, iş dünyasından bizi yakından takip edenler var. Şöyle bir soru yöneltelim size. İş dünyasında özellikle yöneticilerin yaptığı en büyük psikolojik hata sizce nedir?

Bütün yönetim programları, bütün yönetim programlarının temelinde bir yönetici, bir lider, hayat öncelikle güven oluşturmalıdır diye başlar. Ancak bunun kolay olmadığını biliyoruz. Dünyada en çok yayın liderlik ve yöneticilik konusunda yapılıyor ama dünyanın her yerinde en yaygın olan şey kötü yöneticilik, kötülük der.

Ve bugün insanların yaptıkları işe yabancılaşmalarının birinci sebebi de kötü yöneticilik, kötü liderlik.

Bunun arkasında ne var? Bunun arkasında mahalledeki muslukçu, elektrikçi veya tıp gibi, mühendislik gibi, hukuk gibi son derece sistematik bilgiler içeren, disiplinleri uygulayanlar için de geçerli olan bir ilke var. Felsefesini bilmediğimiz için tepkisini oluyoruz.

Dolayısıyla felsefesini bilmeden yöneticilik, liderlik yapmaya kalktı mı, insanları araç gibi gören, onları değersizleştiren, sadece dip toplama, sonuca bakan, yönetim tarzı yapılan en önemli hatadır diye düşünüyorum. Bunun arkasında da güven oluşturamamak var.

-Çocuklar için günümüzde en büyük, mesela sosyal medya olabilir, sabırsızlık olabilir, bunlar içerisindeki psikolojik tehdit sizin için nedir, siz nasıl bakıyorsunuz?

Bir numara, bir numara, açık ara bir numara, kendisinden sonra gelenle arasında çok büyük fark var, ekran. Ekran ve ekran bağı. Yani ekrana bağı arttıkça akademik başarı düşüyor, ekranına bağı arttıkça ilişkiler zayıflıyor, ekrana bağı arttıkça odaklanma süresi daralıyor.

Bu üç faktörü bir araya getirirseniz zaten ayak karşısında çok ciddi bir boşluk ve eksiklik yarattığını görürsünüz. Problem şurada, gerçek hayatla gerçek bağı kuramayan insan o zaman bu bağı ekranla ve maddeyle kuruyor.

-Anne babalara nasıl tavsiye verebilirsiniz?

Buradaki disiplin meselesi, tutarlılık disiplini ben tutarlılık karşılığına, çocuklarının ekran bağımlılığına şikâyet eden anne babaların hatırı sayılı bir bölümünün kendi ekran bağımlısı zaten. Bugün çocuk, okul çocukların oyun parklarında, oyun alanlarındaki kazaların önemli bir bölümü araştırma sonucu olarak söylüyorum. Annelerinin veya bakıcılarının mevcutluğu sırasında oluyor. Çünkü bu sırada anne baba veya bir bakıcı, çocukla değil elindeki ekranla ilgili olduğu için.

Onun için bu çok erken yaştan ve belirli ilkeler uygulanarak hayata yansıtılabilecek bir şey. Ne gibi ne demek istiyor, demek istediğini söyleyeyim.  Örneğin, biz cumartesi, pazar günleri sadece bir saat ekranı açarız demek. Yemeklerde, masada ekran olmaz demek. Hem telefon olmayacak hem de ekran da yani televizyon da açık olmayacak. Çünkü sofra ailenin birbiriyle bağ kuracağı bir yer. Evet, en büyük alanlardan bir tanesi. Bir ilişkinin kalitesi ne kadar çok bir arada olduğuna, doğal veya yasal bağlarla birbirimize ne kadar bağlı olduğumuza bağlı değil. İlişkinin kalitesi bağın derinliğine bağlı. Bir taraf için önemli olanın, diğer taraf için de önemli olduğunun ortak olarak yaşanmasına bağlı. Bunlar olmayınca, ayrı ekranlar, ayrı odalar, ayrı dünyalar o değil. 

-Günümüz koşullarında Türkiye'de yaşadığımız ekonomik alanda, sosyal alanda, eğitim alanında, genel olarak takipçilerimize, izleyicilerimize tavsiyeniz ne olur?

Biraz evvel söylediğim gibi, ilişkinin kayıtası bağın derinliğine bağlı. Bağın derinliği de iki şeye bağlı. Birincisi ekransız süreyi artırmak. İkincisi de birbirinizin dertleriyle gerçekten ilgilenmenize ve o ilgiyi de hayata yansıtmamıza bağlı.

Everest'e tırmanan birisinin hikayesiyle, Everest'in tepesine helikopterle inen, mecazi olarak yani, o seviyeye helikopter çıkmaz ama, hani mecazi olarak oraya inip resim çektiren birinin hikayesi aynı değil.

-Hocam değerli tavsiyeleriniz için çok teşekkür ediyoruz.