Türkiye’nin en büyük ve en başarılı şirketleri arasında yerini alan Kara Holding, yakaladığı başarıyı daha ileriye taşımak için adım adım ilerliyor. Tekstilden plastiğe, hijyenden enerjiye, pazarlamadan eğitime kadar geniş bir alana yayılan ve bu doğrultularda faaliyet gösteren Kara Holding şu anda Türkiye’nin 350. büyük şirketi olarak hizmet veriyor.
19 yaşında iş hayatına adım atan Kara Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bilal Kara başarıya giden yolun çok çalışmak olduğunun altını çiziyor. İlk olarak memleketini ve şehrini düşündüğüne dikkat çeken Kara, “Gençlere çok çalışmalarını tavsiye ederim. Biz çok çalıştık, çok çalışarak bu noktaya geldik. Bunun yanı sıra teknolojiyi çok iyi takip etmeleri gerekiyor. Çünkü artık bilgi ve teknoloji çağında yaşıyoruz.” dedi.
İşte Bilal Kara ile Face Dergisi okurları için gerçekleştirdiğimiz röportajın geri kalanı…
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
1963 yılında Gaziantep’te doğdum. Evliyim ve bir kız, iki erkek olmak üzere üç çocuğum var. 1.5 yaşında da bir torunum var.
Maddi durumlarımız el vermediği için sadece ilkokulu okuyabildim. Çalışmaya ihtiyacımız olduğundan dolayı hep çalıştım. Küçük yaşlarda bir bisküvi fabrikasında haftalık 1 lira karşılığı 7 yıl boyunca çalıştım. Çalışma hayatına ilk bu şekilde girdim. Babam elektrik malzemesi satışı yapıyordu. Bisküvi fabrikasında çalıştıktan sonra 4 sene de babamın yanında çalıştım. 19 yaşında ise kendi işimi kurdum. Elektrik malzemelerinin satışa sunulduğu bir mağaza açtım. 20 yaşındayken askere gidip, geldim. Geldikten sonra da aynı iş üzerinde bir süre daha devam ettim. Daha sonra abilerimle beraber ortaklık kurduk. Bir süre sonra İstanbul’a gidip bir fabrikanın yüzde 15 hissesini aldım. Hep sanayi ile ilgilenmek istiyordum. Ve tekstil işi yapmak aklıma geldi. 1991 yılının Mayıs ayında tekstil işine girdim. Önceleri burası küçük bir işletmeydi, çalışarak büyüttük. Şu anda Türkiye’nin 350. büyük şirketi olarak hizmet veriyoruz. Bünyemizde yaklaşık 1250 kişi çalışıyor. Tekstilin haricinde enerji işine ve plastik sektörüne de yöneldik. İplik yapıp, iplikleri kumaşa çeviriyoruz. Bu kumaşları ise ağırlıklı olarak Avrupa pazarlarına satıyoruz.
İş hayatınızda sizi ileriye taşıyan adımlarınız nelerdir?
Her lider başarısını prensiplerine borçludur. Benim de iş hayatımda vazgeçilmez prensiplerim vardır. Belki klişe bir söylem olacak ama işin vazgeçilmezi dürüstlüktür. Dürüstlük olmazsa çok çalışmakta, disiplinli olmakta bir işe yaramıyor. İkincisi ise doğru ekip kurmak. Büyük başarılar ekip ve ortak akıl gerektirir. Ekip iyi olmazsa kişisel çabanız sizi ve şirketi bir yere kadar götürür. İnsana her zaman değer veririm. Çalışanlarımla iletişimim çok iyidir. Beni hem bir abi gibi görürler hem de saygı duyarlar. Ben de onların fikirlerini hep önemsemişimdir. Bu yüzden şirkette en çok önem verdiğim departmanlar arasında insan kaynakları yer alır. İnsan kaynakları benim için finans kadar önemlidir. Üçüncü olmazsa olmazım disiplindir. Eğer bir ise soyunduysanız o isi gereğiyle yapacaksınız. Hem özel hayatımda hem de iş hayatımda düzenim bellidir. Sabah kalkış saatim, iste oluş saatim, spor saatim her zaman bellidir. Sonradan ayarlanan önemli bir toplantım yok ise o haftanın seyahat planı bile bellidir. Disiplinli olmak işi iyi kavramanızı, daha verimli ve aktif olmanızı sağlıyor.
Bilal Kara’nın bir günü nasıl geçer?
Sabah erken kalkarım. Spor yaparım. Genellikle yüzmeyi tercih ederim. Daha sonrasında kahvaltımı yapıp fabrikaya gelirim. Fabrikaya geldiğimde müdürlerle toplantı yaparak iş planı hakkında konuşuruz. Kiminle toplantımız varsa, birlikte onları organize edip o görüşmeleri yaparız. Fabrika’da işler bittikten sonra, akşam saat 6 gibi eve giderim. Düzenli bir hayatım vardır. Gece geç yatmayı sevmem. Akşam saat 10-11 gibi yatar, sabah erken kalkarım. Haftanın iki günü İstanbul’da oluyorum. Ayda bir ya da iki ayda bir de Avrupa’da oluyorum. Ama haftanın iki günü kesinlikle İstanbul’da oluyorum. Orada ki işlerimizi yürütüyorum. İstanbul’da müşterilerle yatırım yapmak, mal satıp-mal almak, ham madde almak gibi konular hakkında görüşmeler yapıyoruz. Avrupa’da ki insanlar İstanbul’a gelip orada görüşmeyi tercih ediyorlar. Bizde bu sebeple bu işleri İstanbul’dan da takip ediyoruz.
Günümüz ekonomisi ile alakalı tecrübelerinize dayanarak söyleyeceğiniz şeyler var mı?
2015 yılı global olarak ekonomik durağanlığın yılı oldu. Küresel olarak piyasaların toparlanmasının 2016 yılı ortalarını bulacağını tahmin ediyorum. 25 yıldır aktif olarak iş hayatının içindeyim. Bu gördüğümüz ne ilk kriz ne de son olacak gibi görünüyor. Krizi fırsata dönüştürmek bizlerin elinde. Bir şirketin karlılığı piyasalara bağlı olarak artıp azalabilir. Bir şirketin cirosu da günün koşullarına göre artıp azalabilir ama şirketin likiditesi her zaman esastır. Likiditede bir sıkıntı varsa şirket için kriz asıl o zaman başlar. Likiditeniz iyiyse kriz anında yaptığınız doğru yatırımlar sizi çok daha ileri götürür. O yüzden likidite önemli bir şey. İkinci vazgeçilmez husus ise alternatiftir. Her zaman bir B planınız olacak. Eğer evdeki hesap çarşıya uysaydı bu kadar köklü şirket iflas etmezdi. Bazen buz dağının görünmez tarafı sandığımızdan daha büyük olabiliyor. Her şeyi öngöremiyorsunuz ama en azından bir B planınız olursa kriz anında mantıklı bir şekilde düşünecek zamanı kazanabilirsiniz.
Holding bünyesindeki iş kolları ve kapasiteleri nelerdir?
Bildiğiniz gibi amiral gemi tekstildir. İlk önce yatırımlar hep tekstileydi. O yüzden en büyük kapasite tekstildedir. 6 tane iplik tesisi, 1 tane örgü kumaş tesisi ve 1 tane de kumaş boya fabrikası bulunuyor.2010 yılından itibaren yönetim olarak yumurtaları farklı sepete koyma kararı aldık ve sektörleri çeşitlendirdik. 2010 yılında Nonwoven dokusuz kumaş yatırımını, 2012 yılında ise plastik yatırımımızı faaliyete geçirdik. Şu an 12 ayrı tesisimizde 1250 tane çalışma arkadaşımız bulunuyor. Ürettiklerimizin yaklaşık yüzde 40'ını ağırlık Avrupa ve Amerika olmak üzere dünyanın her tarafında satıyoruz.
İhracat yaptığınız ülkeler hangileri?
Tekstilde ağırlıklı olarak İtalya’ya satış yapıyoruz. İtalya’nın yanı sıra Amerika, Kanada, Çin, İngiltere, Almanya, Macaristan, Yunanistan, Finlandiya, Ukrayna, Rusya, Moskova gibi ülkelere satış yapıyoruz.
Gaziantep Ticaret Odası’nda Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyorsunuz. Peki, size göre iş hayatında Sivil Toplum Kuruluşları’nın önemi nedir?
Sivil Toplum Kuruluşları halkın sesi, gözü ve kulağıdır. Devlet ve halk arasında bir köprüdür. Tabi bu Sivil Toplum Kuruluşları; Sanayi Odası ya da Ticaret Odası olunca iş dünyası için daha önemli bir hal alıyor. Ticaret Odası büyük bir kurum. 17 bin tane üyesi var. Ekonomik istikrarın devamı için bu işletmelerin sıkıntılarını çözmek, isteklerini yerine getirmek için buradayız. Bürokrasiyi aza indirgeyebilmek, iş kolları arasındaki disiplini, dayanışmayı korumak geliştirmek, ticaret ve sanayinin kamu yararına uygun olarak gelişmesini sağlamak için çalışıyoruz. Bunu yaparken de genç nüfusu iş hayatına adapte edebileceğimiz projeler yaratmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin en büyük avantajı genç nüfusunun fazla olmasıdır. Bu gençleri okulla paralel bir şekilde iş hayatına kazandırmamız gerek. Organize bölgesinde Gaziantep Ticaret Odası’ nın geliriyle yine bir meslek yüksek okulu yapmayı düşünüyoruz. Okul yapıp, memleketimize, şehrimize faydalı olalım istiyoruz.
Türkiye’de aile şirketlerinde 2.nesilden sonra temponun düştüğü ifade ediliyor. Kara Holding olarak başarılı bir aile şirketisiniz. Bu başarının sırrı nedir?
Maalesef ülke olarak böyle bir sıkıntımız mevcut. Türkiye’de yaklaşık 950 bin şirket, 2.5 milyondan fazla da işletme var. Fakat oranlara baktığımızda her on şirketten yalnızca iki tanesi 1980 ve öncesine aittir. Japonya’da aile şirketleri iki yüzyıl devam edebilirken biz üçüncü nesile geçmekte büyük sıkıntı yaşıyoruz. Ben bu noktada hatayı birinci nesilde görüyorum. Birinci nesil şirkete yeni gelen ikinci nesile yeterince fırsat vermiyor, onları cesaretlendirmiyor. Şirketin başına gelen ikinci nesil tecrübesi olmadığı için bocalıyor. Ben kardeşlerimin yanı sıra üç yeğenim ve oğlumla birlikte çalışıyorum. Birinci nesilin en genç üyesi ben olduğum için ikinci nesille iletişimde daha başarılıyım. Onları daha çok anlayabiliyorum ve anlayabilecekleri şekilde anlatıyorum. Sorumluluk veriyorum ama görevi verip arkamı dönmüyorum. Onları takip edip nasıl daha iyi yapabileceklerini izah ediyorum. Görev dağılımını başarılı bir şekilde yaptığımızı düşünüyorum.
İkinci nesilde herkesin sektörü farklı. Böylelikle birbirlerini rakip olarak görmek yerine sektörlerinde olan sıkıntıları birbirleriyle paylaşmayı ve o sorunlara beraber çözüm aramayı tercih ediyorlar. Tabi ki bu noktada saygı da çok önemli. Üçüncü nesile geçebilen aile şirketlerine baktığınızda görev tanımı ve hiyerarşinin çok sağlam olduğunu görebilirsiniz.
Peki, size göre aile şirketi olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Bir şirkette kurumsallık arttıkça şirket hantallaşıyor. Karar almak ve harekete geçmek zorlaşıyor. Aile şirketleri yapı itibariyle daha dinamiktir. Bir kriz anında rotayı daha çabuk çevirebiliyorsunuz. Ama yine de en büyük avantajı birlikten doğan kuvvettir. Birlik ve beraberlik olduğu için herkes işin bir ucundan tutuyor. Aile şirketindeki en büyük risk aile üyeleri arasında olan ön plana çıkma savaşıdır. Bu genellikle ikinci nesilde daha çok ortaya çıkıyor ve şirkete çok zarar veriyor. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta budur.
Yoğun bir iş temponuzun olduğunu biliyoruz. Bu tempoda iş ve aile hayatınız arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?
Ben ilk önce memleketimi ve şehrimi düşündüm. Bünyemizde binlerce insan çalışıyor. Ve en ufacık bir hatanız sizi felakete sürükleyebilir. Bundan korktuğumuz için hep çok dikkatli olduk. Sabah işimde akşam evimde oluyorum. İşim gereği seyahatlerim çok oluyor. Ama ailem de bu yoğun iş hayatıma alıştığı için sıkıntı olmuyor. O dengeyi korumakta zorlanmıyorum.
Yurt dışı seyahatlerinizde en çok tercih ettiğiniz ülke neresi?
En çok İtalya’ya gidiyorum. Çünkü İtalyanlara çok mal satıyoruz. Ancak yeni sektörlere girince Almanya, İngiltere, Amerika seyahatlerimde arttı. Buralara hep tek başıma gittim. İngilizcemi ve İtalyancamı bu seyahatler sayesinde geliştirdim.
Özel ilgi alanlarınız var mı?
Yakın vadede bir emeklilik planı yok. Ama emeklilikte de keyifli vakit geçirebileceğim bahçeli bir ev yaptırdım. Evin bahçesiyle ilgilenmek en büyük hobimdir. Toprakla uğraşmak çok büyük bir terapidir. Beni çok rahatlatıyor. Tabi bir de torun bizdeyse daha da keyifli oluyor. Bu sayede tüm negatif enerjimi atıyorum. Eğer iş seyahatinde değilsem her gün en az 45 dakika yüzmeye özen gösteriyorum. Bir de tavla hobim var. Eşim de ben de misafiri çok seviyoruz. Arkadaşlarımız ve ailemiz sık sık bizim evde toplanıyor. Eve gelen misafirlerle tavla oynamakta en büyük hobilerim arasında yer alıyor.
İleriye yönelik projelerinizden bahseder misiniz?
Üç yeğenim ve bir oğlum aktif olarak işteler. Henüz okuyan ve çalışmaya başlayacak bir yeğenim ve bir oğlum daha var. Kafa yapısı olarak ikinci nesille çok iyi anlaşıyoruz. Yeni nesil saygılı ve zeki. Beraber büyüme planları yapıyoruz. Bu sene bir ve gelecek sene bir tane olmak üzere iki yeni yatırım planımız var. Allah güç kuvvet verdikçe çalışıp büyümek en büyük hedefimizdir.
Dergimiz aracılığıyla başarıyı hedefleyen genç girişimcilere iletmek istediğiniz önerileriniz var mı?
Gençlere ilk olarak çok çalışmalarını tavsiye ederim. Biz çok çalıştık, çok çalışarak bu noktaya geldik. Bunun yanı sıra teknolojiyi çok iyi takip etmeleri gerekiyor. Çünkü artık bilgi ve teknoloji çağında yaşıyoruz. Bilgi ve teknolojiye çok yatırım yapılması gerektiğine inanıyorum. Teknolojiyi iyi takip ettikleri takdirde bizim 25 yılda aldığımız yolu çok daha kısa sürede alabilirler.